kim?

yaşamayanbilir

13 Ekim 2011 Perşembe

1 - The Kid



1921 – Charlie Chaplin

Tek cümleyle
İşsiz güçsüz bir serserinin kapısına bırakılan bir oğlan çocuğu ile maceraları.

Ne zaman

1988 yılı içinde muhtemelen bir hafta sonu kahvaltısı sonrası.

Nerede
Batman’da TV karşısında, TRT1’de.

Önemi
Hatırladığım ilk sinema filmi. 9 yaşında bir çocuğun aklında kalan ilk filmin Şarlo filmi olması doğal. Chaplin benim ilk kahramanımdı. Daha sonra başka filmlerini de zevkle izlesem de zihnimde en çok yer tutan filmi hep The Kid olmuştur. Bunda başrolünü paylaştığı küçük oğlan çocuğunun rolü kuşkusuz çok büyük. Filmin çekilme hikayesini yıllar sonra otobiyografik kitabından uyarlanmış Chaplin filminde izledikten sonra The Kid gözümde daha da değerlendi. Şarlo’nun uğraştığı zorluklar ve karşılaştığı engelleri aşmakta yarattığı çözümler dahiceydi.

Peki bu film neden bu kadar çok sevilmektedir? Günümüzde bile eskimemiş ve belki halen bir yerlerde benzerleri çekilmektedir. Sanırım biz Şarlo’nun en çok şapşallığını ve çaresizliğini seviyoruz. Aslında değersizliğinin farkında ve ölümlü bir değer için hayatını harcamak yerine sıfırı tüketmiş bir serseri olmayı seçmesi bize de her izlediğimizde cesaret veriyor. Chaplin’in zorluklarla geçen çocukluğu boyunca çevresindeki dünyadan aklına emdikleri, yıllar sonra karakterini yaratmakta çok işine yaramış. Popüler olduktan sonra bile beş parasız Şarlo karakterinde inandırıcılığını kaybetmiyor. Tabi bu hikaye tek başına bir sinema efsanesi yaratmaya yeterli değil, pek dile getirilmese de(ya da ben bu konuda cahilim belki) Chaplin görsel bir dünya yaratmakta da bir dahidir. Gerçek sokaklar veya set fark etmez, filmin geçtiği mekanlar bizi gerçeklikten hiçbir zaman uzaklaştırmaz. O dönemin kısıtlı teknikleriyle bu dünyanın yaratılmış olması olağanüstü.

The Kid filmini özel kılan başka bir konu ise meselesidir. Chaplin belki de sinemanın ilk anti kahramanıdır ve filmde savunulan mesaj da oldukça cesurcadır. Günümüzde bile tartışılan, bir çocuğun gerçek babasının biyolojik olan mı yoksa onu bir baba gibi sevmiş olan mı sorusuna kendince bir cevabı vardır Chaplin’in ve bu cevap aynı zamanda içinde bulunduğu dünyanın da suratınadır. Şarlo belki de hiçbir zaman çocuk yapacak kadar aklı başında olmayacaktır ama bu onun bir baba olmasına da engel değildir. Hatta biraz daha ileri gidersek, toplum tarafından sorumsuz bir serseri olarak başarısızlığa mahkum edilmiş bir dışarıda kalan Şarlo aslında herkese çocuklarını gerçekten sevmekten başka bir sorumlulukları olmadığını gösterir. Sadece Şarlo ve veledin ayrı düştükten sonraki kucaklaşma sahnesi bile yıllar boyunca aşılamamış samimi bir heyecanın resmidir. Tabi oyunculukları bu kadar güçlü kılan aktörlerin performansları ile birlikte siyah beyazın büyülü yansımasıdır. Sessiz sinema döneminin bu başyapıtını saygıyla selamlıyorum.

Ödül
Filmin çekildiği zamanlarda sinema sanatında ödüllendirme geleneği henüz başlamamıştı ancak popüler sinema sitesi IMDB’de film şu an tüm zamanların en sevilen filmleri arasında 158. sıradadır. Ayrıca senelerce Oscar ödülünü hak edip de alamayanların ahını taşıyan Amerikan Film Akademisi 1972’de özel bir onur ödülü ile Chaplin’i onurlandırmayı akıl etmiştir.

Yıllar Sonra
Chaplin bu filmden sonra da düzinelerce film üreterek efsane statüsüne erişti. Ne yazık ki acımasız McCarthy soruşturması ve saçma bir babalık davası onu da haksızlığa kurban etti ve sürgün sonucunda son yıllarını Avrupa’da geçirdi.

Velet rolündeki Jackie Cogan zengin bir Hollywood kariyerinin sonunda 1984’te dünyamızdan ayrıldı. En çok hatırlandığı rolü ise hep The Kid oldu.

The Kid filmi görselleri retro kafelerin, restoranların ve anahtarlık gibi ıvır zıvır dünyasının en çok kullandığı malzemelerden biri oldu. Ne yapıp ne edip Şarlo’yu da paraya çevirmeyi başardık.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder