kim?

yaşamayanbilir

9 Eylül 2015 Çarşamba

Sayıların diline direnememek

Yaklaşık dört yılı önce bu yazıyla neredeyse aynı başlıklı başka bir yazı yazmıştım. Aynı sonuçların çıktığı işlemleri tekrarlamak aptallıktır derler, buralarda olağan bir yöntem maalesef. Aç kapa bu sefer çalışır. Silah bırak, silah al bu sefer çözülür. Birileri için ki bu birileri hiç karşısında can çırpışan birini görmüş müdür şüpheliyim, sorunun kaynağı olarak görülen milyonlarca insanın ve tek günahı onların yanında olmak olan canlının tamamen yok edilmesi tek çözüm. Belki de, diye düşünüyorlar sanırım, her denemede eksik yaptığımız budur, tamamen yok etme, kökünü kurutma, bir daha üremelerini sonsuza dek engelleme.
Dört yıl sonra değişen çok şey yok. Yeni bir şey yazmanın da anlamı. Ne okuyan var yazılanları, ne okuyanların etki gücü, ne de yazılanların gitmesi gereken yerlere ulaşma şansı. Değişen tek şey öfkenin şiddeti, şiddetin taşıdığı nefret ve nefretin yayılma hızı.
Bizi yönettiğini iddia edenler yalan söylediler, hırsızlık yaptılar, cinayet tezgahladılar, katliamlara yol açtılar veya sorumlularını görmezden geldiler, sonrakilere cesaret verdiler, sayısız hata yaptılar(çoğu geçmişten ders alamamaktan ötürü) ve meydanlara çıkıp bayrak öptüler, alınlarına değdirip tüm suçlarının üzerini örttüler. O bayrağın kırmızısına, yıldızına bakanlar, tıpkı bir illüzyonistin seyircisi gibi yanlış yere baktılar, her seferinde kandırıldılar. Bir kısmı kandırıldığını başkalarından öğrendi, kalanlar sihirbaza ve sihrine inanmaya devam ediyor. Ne de olsa gerçekler sıkıcıdır, sihir sizi eğlendirir.
Tek ve salt gerçek ortadadır oysa, çok da dikkatli bakılması gerekmez, yüzde yüz pamuklu bile olmayan bir kumaş parçası kırmızıya boyanmış, ortasına semboller işlenmiş/basılmıştır. Nerede nasıl kullanılırsa kullanılsın öncesinde de sonrasında da en nihayetinde kesilmiş, dikilmiş kumaştır. Önemli olan ona atfedilen anlamdır, yüceltilmesi gereken bir şey varsa o da bu anlamdır.
Tekrar nefret çağına girmiş görünüyoruz. Bu nefret çağından çıkmanın bana göre tek bir yolu var, tanımadığımız kimseden nefret etmemek. Birini tanımak için de onunla vakit geçirmek gerekir. Onla karşılıklı yemek yiyin, konuşun, mümkünse birlikte seyahat edin. Hoşunuza gitmezse yine de nefret etmeyin, bir daha görüşmeyin yeter. Sizin özgürlük alanınıza müdahale ediyorsa veya size karşı herhangi bir suç işlemişse cezasını bu işi yapmak için kurulmuş devlet organizmasının adalet kurumunun vermesini sağlayın, yapamıyorsa bunun için mücadele edin. İntikam gütmek başka bir suçtur.
Bu yazıyı hiçbir yerde paylaşmayacağım. Dileyen ulaşır. Herkes dilediğine ulaşır önünde sonunda.