kim?

yaşamayanbilir

24 Ağustos 2012 Cuma

Beş Şart - IV



IV – Niyet

“Biliyorsun, ben onun yüzüne karşı söylemiştim.”

“Ne demiştin, ağbi?”

“İlla mini etek mi giymemiz gerekiyor ilgilenmen için, demiştim. Aylarca peşinden koştum işimi halletsin diye. Ama adamın derdi başka. Aklı fikri orasında, umursadığı yok ki dertlerimizi.”

“Doğru söylüyorsun.”

“Haklıyım tabi, onun ne mal olduğunu bilmeyen mi var şirkette. Geçenlerde alt kattaki Melahat Hanım'a beraber evine gitmeyi teklif ettiğini duymayan kalmadı. Ondan önce de stajyerin birine telefonunu vermiş. Kız iki gün ağlamış, ailesi duyunca işe göndermemişler kızı bir daha. Dava açmadıklarına dua etsin. Zaafı var adamın, tedavi edilmeli.”

“Bazen bana bile bakışlarından tedirgin oluyorum.”

“Sen işine yaramazsın. Adamın derdi başka. Zamanında yapamadıklarının peşinde. Gençken kesin kimse yüz vermiyordu buna, şimdi bir şey olduğunu sanıyor ya,  gücünü kullanmak istiyor. Başımıza herkesi müdür yaparlarsa olacağı bu.”

“Bırak Allah aşkına, onun müdürlüğünden ne olacak, takan mı var. Sen olsaydın başka, senin adın yeterdi. Müdürlük unvanla bitmiyor, içini dolduramadıktan sonra…”

“Deli miyim müdür olacağım, kelle koltukta çalışacağıma evime gider işime gelirim. Bu kadar.”

“Ama sonra da böyleleri başımıza geliyor, yediğimizi burnumuzdan getiriyor.”

“Oğlum, biraz sabır. Onun da zamanı gelecek elbet. Yavaş yavaş kuruyorum ben sehpayı. Yakında ipi çekilecek. Şu iznimi versin hele, döndükten sonra bakacağız çaresine.”

“Yapma ya, korkulur valla senden. Desene yakında terfin hazır.”

“Sadece terfi mi, alt kattaki yavruları ona kaptıracağımı mı sanıyorsun?”

“Ne diyeyim, yamansın ağbi. Gel yukarıda sana bir yemek ısmarlayayım?”

“Yok oğlum, niyetliyim ben.”

“Ha, tamam o zaman.”

Beş Şart - II



II – Ezan

Aylardır beklediği an gelmişti. Ömrü boyunca canlı izleyemeyeceğini sandığı İrlandalı şarkıcı az sonra sahneye çıkacaktı. Aslında haksız da sayılmazdı, şarkıcı yıllar önce müziği bırakmıştı ve bir daha turneye çıkmayı düşünmüyordu. Ne var ki bütün birikimlerini yitirince hiç gitmeyi düşünmediği uzak diyarlardan bile konser tekliflerini kabul etmişti. Yeni albümünü turnede tamamlayıp yılsonunda piyasaya sunmayı tasarlıyordu. Sahneye elinde gitarıyla tek başına çıkacaktı. Daha fazlası ilave masraf demekti, büyüleyici sesi kalabalığı etkisi altına almaya yeterdi. Söyleyeceği ilk şarkının notalarını çalmaya başladığında en öndeki hayranlarından biriyle göz göze geldi. Minyon, küt saçlı bir kızdı. Saç kesimi yıllar öncesinde kalmıştı. Kıpırtısız gözlerini şarkcının yüzüne dikmişti. Sanki yüzünde, kimselerin fark edemediği bir mimik yakalama peşindeydi. Oysa bu anı aylardır bekleyen kız neyin peşinde olduğunu bilemeyecek kadar şaşkındı. Sesini duymadan bir hafta bile geçiremezken, o şimdi kanlı canlı karşısındaydı. İlk şarkıyı bu yüzden hiç dinlemedi. Ancak ikinci şarkının ortasında müziğin farkına vardı. Saçı başı karışmış, üzerinde tek renk bir tişört, olanca sadeliğiyle şarkıcının varlığı geri kalan her şeyi silmişti. Söylediği şarkının sözlerini unutsa, notaları karıştırsa, konser boyunca sahnede uyuklasa bile umurunda değildi. Ezbere bildiği şarkıları tekrar dinlemek için burada değildi. İstediği onu izlemekti, onunla aynı mekânda olmak, aynı havayı solumak ne demek, onu öğrenmekti. Ancak öğrendiğini kimseye anlatamayacağını da biliyordu. Merak eden buraya gelmeliydi, yanında olmalıydı. Konserin ortalarına doğru nihayet gözlerini şarkıcıdan alıp etrafında gezdirdi. Herkes hipnotize olmuş gibi sahneye bakıyordu. Yalnız olmadığına sevindi. Bu da bizim ibadetimiz diye geçirdi içinden, yüzlerce insan bir arada tutkunu olduğumuz nağmelere ruhumuzu açıyoruz. Her birimiz başka yerde olamayacak kadar kırılganız, dokunsalar paramparça olacağız. Ama bir arada olduğumuz sürece kimse bize dokunamaz. Derken kimse ne olduğunu anlamadan bir anda müzik kesildi.

Ezan okunuyordu.

23 Ağustos 2012 Perşembe

Beş Şart - I



I – Tanıklık

Savunmasız insanların yataklarında diri diri yakıldıklarına, yeryüzünün çatırdayıp üzerindekileri yuttuğuna, aklı geri soyu kıt canlıların keyif uğruna yok edildiğine, kefeni satılık çocukların güçleri tükenene kadar sömürüldüğüne, bedeni kayıp kızların ergenliklerinin doymaz şehvetlere pazarlanarak kutlandığına,  öfkeli inançların dualar mırıldanarak ölüme ve öldürmeye teslim olduğuna, dünyevi zevklerden mahrum hayatlara gıpta edip tıka basa tüketenlere, hitabet sanatına mazhar öncülerin kitleleri cüzdanlarına göre yönetmelerine, gerçeğin peşindeki akılların toplu bir coşkunlukla susturulmasına, canlı canlı gömülmesine, beyinlerinin işlevi yitene dek uyuşturulmasına, korkak ve suskun kalabalıkların içinde titrek ama sürekli yanan mum ışıklarına, bu ışığın izinde yolunu arayan körpe zihinlere ve her sabah yeniden doğan tertemiz güne ve Allah’tan başka tanrı olmadığına, Muhammet’in onun temsilcisi ve kulu olduğuna tanığım.

27 Temmuz 2012 Cuma

Öfkeden



Adamın biri bütün gün öfkeden kuduruyormuş. Yaşadığı dünya ona dar geliyormuş. Gezmek görmek, yeni insanlar tanımakmış istediği. Ama gidecek yeri yok, kalacak yeri ise çokmuş. Her gün farklı bir evde kalıyormuş. O kadar çok seveni varmış ki onların sevgisine ister istemez karşılık vermek zorunda kalıyormuş. Aksi takdirde kendisine gösterilen sevgiyi boşa harcadığını düşünürmüş.
Yine bir sabah, karşılıksız kalmasın diye sevdiği bir arkadaşının evinden ayrılıp her gün üzerine oturduğu kaldırımına doğru yürürken aklına bir fikir gelmiş. Kimseye söylemeden terk edecekmiş şehri. Şehir dediğim de ufacık bir köy aslında, birkaç hükümet binası, bir iki güvenlikli site, kocaman bir dinlenme parkı, uzun ve kalabalık ana cadde, eskimiş futbol stadından ibaret. Kimseye söylemeden giderse kimseyle vedalaşmak zorunda kalmayacağından vicdanı rahat olacakmış. En azından o öyle düşünüyormuş.
Günün sonunda şehri terk edeceğinden, bir ümit doğmuş içinde. Belediye binasına gidip boş boş sıra beklemiş, selamlara karşılık vermiş, memurlara hal hatır sormuş, çaylarını içmiş, önceki gün oynanan maçın hakemine küfretmişler. Oradan siteler mahallesine gidip apartmanların önünde pinekleyen güvenlik görevlileriyle şakalaşmış, samimiyetlerini istismar ederek korudukları apartmanların bahçesinde dolanmış, birkaç kamelya, biraz da nergis yaprağı koparıp bozukluk cebine sokmuş. Sıkılınca oradan parka gitmiş. Oynayan çocukları izlemiş. Köpeğin birine tükürmüş ama köpek ona yüz vermemiş. Acıkınca yakındaki bakkaldan bir paket bayat çiğdem dilenmiş yüzsüzce. Tuzlu çiğdemleri afiyetle çitletmiş. Susamış bu sefer de o kadar çiğdemi mideye indirince. Caddeye doğru yollanıp yorgancının önündeki hayrattan musluğa ağzını dayayarak soğuk bir su içmiş. Yine de seviyormuş insanlar onu, sokakta karşılaştığı biri maça davet etmiş. Bağırıp çağırmış statta, rakip kaleciye kızmış, atlamış tellerden sahaya girmiş, kovalamış zavallı kaleciyi. Yaka paça dışarı atmışlar bizimkini ama kimse kızmamış ona, sadece sırtını sıvazlayıp bir daha yapmamasını tembihlemişler.
Günü çok güzel geçiyormuş da azalan öfkesi bir türlü geçmek bilmiyormuş. Artık öfkeden kudurmuyormuş ama yaşadığı şehrin sakinlerine karşı gizli bir öfke içinde hala varmış. Her şey onlardan dolayı ve onlara rağmenmiş. Güneş batınca şehrin çıkışına kadar koşmuş ve tam çıkış tabelasının dibine yığılıp kalmış. Üzerinde güle güle yazılı tabelayı nefes nefese inceliyormuş. Rengini, yazı karakterlerini, ortasındaki kurşun deliklerini aklından bir daha çıkmamak üzere incelemiş. Sakinleştiğinde üzerindeki çamurlu pantolonu ve çime bulanmış gömleğiyle gitmeye hazırmış. İlk adımı attığında içindeki öfkeyi arkasında bırakabileceğini hissetmiş. Sevinçle adımlarını hızlandırmış ve tüm öfkesini tüketene dek yürümeye devam etmiş. İçindeki öfke tamamen bitip yerini yepyeni bir umuda terk ettiği an pili bitmiş bir oyuncak gibi devrilivermiş. Gözleri açık kalmış.   

6 Nisan 2012 Cuma

hepinize ölüm


dinle

burada, tam buradayım
tanrının parçalara ayırdığı yerde
ve sen, siyah elbisenin içinde ve kara ayakkabıların
aşağıya davet ediyorsun beni
devam et, git hadi oraya
yaşlandığımı görebilirsin
yıldızlar döner, bilyeler buruşur
gelen çocuklar kudurur

ölüm herkese, yakında burada
ve daha eğlenceli kılar pompalamayı
ölüm herkese, gelecek az sonra
ve daha neşeli kılar makineli taramayı

her boktan iş rahatlamadır
keder içinde gömülü aylar bile
kolay zamanlardır bitmesi gereken
bir dostunun ölümüyle gelen

herkes ölecek er ya da geç
ve daha komik kılar bu izinsiz zinayı
herkesin hakkıdır ölüm
ve daha şen kılar bu ateşli saldırıları

bağla beni kayışla ve yükseğe kaldır o zaman
çünkü kanka, korkmuyorum ölmekten
ama hayat uzun ve heybetli
ve memnunuz burada olmandan bizimle
bildiğimizden beri bir sonunun geleceğini
yaşamımız şenlendi

ölüm her birimize uğrayacak mutlaka
ve koymak güzelleşecek sadece
ölüm hepimiz için gelecek buraya
ve gir çık oyunu daha zevkli olacak sadece

bana ölüm ve sana ölüm
ne yapabiliriz söyle bana ölmekten başka
herkese ölüm ve her birine ölüm
biberon tanrımız elimizin altında

hepimizi ölüm, bulacak bir gün
ve daha zevkli olacak sevişmelerimiz o gün.

4 Nisan 2012 Çarşamba

Amen


Konuş benle yine,
nehre götürüldüğümde
ve sussuzluğumu giderdiğimde
anlat bana
yalnızız ve dinliyorum
çok zor duyuyorum, acıtıyor
de bana tekrar
temizlenmiş ve ayıkken
söyle bana yeniden
korkunun içinden görmüşken
anlat bana
bir kez ve bir kez daha
o zaman arzulayacağını söyle beni
Amin.

Yeniden anlat bana,
kurbanlar şakıdığında
ve vicdanın yasaları yürürlüğe girdiğinde
söyle bana
düşündüğümü bildiğini
ama intikam efendisinindir
de bana yeniden
temiz ve ayıkken
anlat bana
korkunun gözünden görmüşken
söyle bana yeniden
bir daha ve bir daha
o zaman beni seveceğini söyle bana
Amin.

Bilgiendir beni yine,
günün günahları bağışlandığında
ve gecenin başlamaya hakkı olmadığında
zorla beni tekrar
nefes nefese kaldığında melekler
ve tırmaladıklarında kapıyı girmek için içeri
söyle bana yine
temizken ve ayık
anlat bana
korkudan gördüğüm zaman
de bana yeniden
tekrar ve tekrar
o zaman bana ihtiyaç duyacağını anlat bana
Amin.

Söyle bana bir kez daha,
kasabın pasağı
kuzunun kanında yıkandığında
anlat bana
kültürün geri kalanı
kampların gözünden akıp gittiğinde
de bana yeniden
temiz ve ayıkken
anlat bana
korkunun gözünden
söyle bana yeniden
defalarca ve son bir kez daha
o zaman beni sevdiğini söyle bana
Amin.

dinle

20 Mart 2012 Salı

her biri tek tek


Ölüm heryerdeydi
havada
ve gürültünün içinde
tümseklerden gelen
Bolton sırtının.
Ölümün demirlendiği yer.
Bir cigara sardığında
veya şaka yaptığında,
kahkahanın içinde o
ve içme suyunda
sahile yaklaştı
filikanın ipleri gibi,
denize damladı ve çevremizde süründü

Ölüm tarihi kalelerin içinde
milyonlarca mermiyle kaplanmış
koruluktan bekleyen topçuların
kulübeleri patlatılacak diye tehdit edilmiş yürekleriyle.
Güneşe yaklaştıkça biz
ölüm her biri ve tek tekti.

Ölüm dumanın içinde asılı ve yapışmış
400 dönüm kullanılmaz sahil arazisine.
Bir yığın kırmızı gezegen, ölüm damıtıyor tepeden
şimdi ve şu an ve hemen
havanın içinde
ve gürültünün göbeğinde
tümseklerden gelen
Bolton sırtının.
Ölüm parlak güneşin içinde,
gözlerine dikiyor herkesin üzerine.
Kemiklerini takırdatıyor Süvarinin
açıkta bir yerde halen uzanan.

Bizim gibi, güneşe doğru ilerleyen
ve şakıyan, "Her biri ve hepsine ölüm."

dinle

19 Mart 2012 Pazartesi

saplanmış

dinle

kıpırdandın
sokaklardan odana
ve sonunda bana
ne içerim diye sordun bana

Dostum Johnny,
kolumdan çekip duran
istersem gidebilirim diyor
sahiden düşündüğüm buysa

neden kolay değil ki
basitçe
neden çekip gitmiyorsun ki
bırak beni
bırak git beni

sallanırken görürüm seni
duyamam ne dediğini

saplanıp kaldım burada
sandalyeme yapışık
ayrılmak için bir neden tasarlıyorum
nihayet konuşmayı bıraktığında
uzun yavaş bir yürüyüş
Washington caddesinden aşağı
yarı uykulu ayakta
yarı farkında rüyamın

yalnız gidecem evime
batan bir taş gibi
telefon kapalı
devam edecem ve özgürüm
buz gibi rüzgar
iflas etmiş fabrika
Yine de görürüm seni sallanırken
ve duymam dediklerini

kaçırdım meseleyi
yakalandım biraz
düğüm içinde
duvara çarptım az önce
düştüm azcık
sallanan vinç topunu hissettim üzerimde
ve neden böyle olsun ki
neden anlatmadın bana
neden anlatmadın bana
emindim anlatacağına
neden söylemedin bana
söylersin sandım
anlat bakalım

13 Mart 2012 Salı

özgür dünya liderleri


dinle

bıktım yaşamak için çalışmaktan
son günlerimi sayıyorum yalnızca
Of, özledim seni Louise yaw,
Ve en hastalıklı zevkler ile diş ağrısı arasında gidip geliyorum

periskop yukarı
bir kaçığı arıyorum
komuta odasındakini görmem gerek
ve hatırlatmalıyım ona beni geçip giden şeyi

uyumasın annen!
ve etrafındaki dostlar!
bir hırsızı büyütmedim ben!
bir hırsızı büyütmedim ben!

ama özgür dünya liderleri
taş atan ufaklıklar gibi
ve ne kolay görmezden gelmek
evlerinizin kapısını çalana dek

düşüncelerim yönlendirilmedi
ama müzik hep uzattı bana elini
kolayca memnun kalırım
ama düşürdük sanırım asalarımızı 60lar hiç olmamış gibi

periskop yukarı
bir kaçığa bakınmalıyım
komuta edeni görmem gerek
ve hatırlatmalıyım ona beni ezip gideni

Annen uyumaz!
Ve çevrendeki dostlar!
Soyguncu büyütmedim ben!
Soyguncu büyütmedim ben!

ama özgür dünyanın başındakiler
taş fırlatan bacaksızlar gibi
ve en kolayı görmezden gelmek
evlerinizin kapısı çalınana dek

babadan sorumsuz oğluna geçiyor silah
bir heyelanı tırmanıyoruz, sadece iyilerin genç öldüğü

baba, beceriksiz oğluna devrediyor silahı
iyilerin erken göçtüğü kaygan bir zemini tırmanıyoruz yalnızca



12 Mart 2012 Pazartesi

cennet bahçen


hiç aklına getirdin mi beni
en iyi arkadaşın olarak
ya ben düşündüm mü seni
şikayet değil bu

hissetmeyi denemedim hiç
fark etmedim bu titremeyi
ulaşmayı denemedim hiç
uğraşmadım cennetine ulaşmaya

hiç aklıma getirdim mi seni
düşmanım olarak
hiç düşündün mü beni
yakınmalar içinde

duymayı istemedim hiç
sarsılma geçip gitti üzerimden
çabalamadım girmeye hiç
cennet bahçenin kapısından içeri

dinle

9 Mart 2012 Cuma

ne zaman bilmem ama o gün gelecek


dinle

doğru mu duyduklarım tanrının oğlu hakkında?
kurtarmak için mi geldi? geldi mi hiç?
ayaklarını kurutsaydım kirli saçlarımla,
temizler miydi beni yine?

Derler ki, bilinmez ne zaman ama o gün gelecek,
ne ay olacak ne güneş gökyüzünde
sadece siyah, kapkaranlık
eskiden olduğu halde.

tatlı bir kız tanıdım, o hoş kibriyle
ve her erkeğin rüyasıydı, eh, benim de tabi,
ama coştukça coştu ve öldü
bir gösteriş nöbeti içinde

şimdi mor kalpten erkekler gümüş silahlar taşır
ve birini öldürecekler babasının yaptığından ötürü
ama ne yaptıysa babam, bi boka yaramaz bil ki.
Ben değilim o.

ve sana göre disiplin gerek bana, peki, bence de.
Odama yollandım. Oturdum sandalyeye.
Dilimi tuttum. Tıkamadım kulaklarımı.
Hayır, iyi bir konuşmaydı.

Şimdi bilmiyorum neden ama gülümsemeyi deniyorum halen
bir çocuk gibi konuştuklarında bana.
Bir çocuk değilim aslında. Hayır, ben
çok daha küçüğüm bir çocuktan.

Ve biraz kitap okudum ve oldukça cesur büyüdüm.
Çekinmeden konuşabilseydim, derdim ki sanırım
gerçek diye bir şey yok. Sen varsın sadece
ve gerçekten anladığın.

Şarkılarımı söylerim o zaman ben de ve dilenirim
Sonra terkederim kasabanı ve dönüp bakmam geriye asla.
Yok, bakmam geriye çünkü yolum açık
ve uzanıyor tam önümde

Eve varacağım az sonra ve favori barımızda buluşacaz dostlarla
Yüklü yüreğimiz için kafamızı rahatlatacaz biraz da.
Ve bir şeyler içeriz beraber, paylaşırız korkularımızı.
bilirler ne çok sevdiğimi.
bilirler ne çok sevdiğimi onları.
bir hiçim onları sevmeden.

bilmem ne zamam ama o gün gelecek
ne ay olacak ne güneş gökyüzünde
Siyaha dönecek her yer. Geçmişe gidecek her yer.
Olması gerektiği yöne doğru.

doğru mu söyledikleri mesih hakkında?
Bizim için mi öldü? Öldü mü sahi?
Ve satmışsam ruhumu bir çanta altın karşılığında sana,
hangimiz sence aptal olan?
kim şapşallık yapan?
hangimiz aptal?
kim olurdu şapşal olan?

Başlar mısın açıklamaya lütfen?
Yani, anlayış gerek bana.
(x3)

İyi olabilirdim biraz açıklamayla.
Bilirsin. Anlamak isterim.

6 Mart 2012 Salı

kısa kanatlarla gezinmiştik havada


dinle

döküntü kayalıkların
tepecik sorguçlarının üzerinde
nefes kesici bir havacılık dersi
hararetle, kemikleri çıkarak
alevlenmiş ve kemiğini göstermiş

daha çok böğürme ve kıyameti koparma ile
bir çellonun liderliğinde salıverecek seni
sağır ve gürültülü
izin verecek kaçmana

aç mı aç çirkin bir avcı
nefesi ardından gelir ayrı ayrı
yaşlı köpeği yapar sepetteki pastayı
ihtiyar benim için geldiğinde
yıllar bana yaklaştığında

2 Mart 2012 Cuma

yürek atışı


dinle

sersemleşen bir gece
hızlanmış gerçeğin gecesi
ödenmiş bir yeminimiz var
dört el ve gerisi

etki altında ikisi de
ilahi bir his var içimizde
ne söyleneceğini bilen
akıl keskin bıçaktır

yukarıdan bir el çağırmak
dayanmak için
yetmez bana
benim için değil, hayır

büyülü telaşın gecesi
basit bir dokunuş başlar
zorlamak ve haykırmak için bir gece
ve rahatlamak

kusursuz ahengin on günü
kırmızı ve mavi renkler
verilmiş sözümüz vardı
tutulmuştuk birbirimize

tutunmak bir ele
yukarıdan gelecek
bana göre değil
ben değil, hayır

ve sen, sen bilirsin şeytanın ellerini
ve sen, kurt dişi karşısında uyanık tuttun bizi
farklı kalp atışlarını paylaşarak
tek bir gecenin içinde

güvenmek bir ele
gökyüzünden uzanacak
uymaz bana,
bana değil, hayır.

1 Mart 2012 Perşembe

öper ve titrer


dinle

dokunuşun getirdiğinde
gözyaşı ve titreme
öpüşün aşk gibi koktuğunda
dokunurken getirdiğin
ağlama ve sarsılma
öperken koktuğun aşk

kalbinde
yüreğinde
içinde
sakla
karanlıkta
boşlukta
koyulukta

huzur yok bana
ve bilirim neden memnun kalacağını
bu sefer değil ama

görmem gerek seni
sessizlik vardığında geceye
ve derin ve sıkıyken aşk

görmem lazım seni
sessizlik dolduğunda geceye
aşka gömüldüğümde

ruhunda
canında
vicdanında
sakla
akşamda
esrarda
ıssızda

derimin altında hareketlisin usulca
kim sever seni benim gibi
kim öper seni benim gibi, yavrum

göğsünde
özünde
gönlünde
sakla
sessizde
gölgede
gizemde

kim sevcek seni ben gibi?
kim öpcek seni benimki gibi?

15 Şubat 2012 Çarşamba

annemin mezarı


dinle

üzgünüm seni yalnız bıraktığım zamanlara
eve gelemediğim tüm durumlarda
özür dilerim söylediklerim için, kendim değildim
geç kaldım ama başkası olabilseydim keşke

özür ve çiçekler getirmeliydim
terk ettim ve saatler boyu kayboldum oysa

anlarım hayal kırıklığıysa dün gece
çok kereler denedim ama düzeltemedim hiçbir şeyi
bazen yetmez cılız bahaneler
ama doğru kelimeler de gelmiyor aklıma

ve sözüm söz, annemin mezarı üzerine yeminim,
bir daha böyle olmayacak asla

her gece alıştırmaya çalıştım kendimi, görüşüm bulanık şimdi
ve hiçbir şey yoluna girmiyor, ortaya çıkan duyduklarım sadece
kusura bakma seni tek başına bıraktığım günler için
eve gelemediğim tüm zamanlar için

özür ve çiçekler getirmeliydim
terk etmek ve saatlercesine kaçmak yerine
ve sana söz, yemin ederim annemin mezarı üzerine
bir daha olmayacak asla
ve söz veririm, yeminim annemin üzerine,
tekrarlanmayacak bir kez daha

14 Şubat 2012 Salı

düşünürken seni


dinle

düşünürken seni, şarkın bir numara
gözlerin duvarımda, dişlerin asılı orada
ve bir yıldızsın sen, kimseyken ben hala
neden üzülesin ki?

düşünüyordum seni dinlenmeksizin,
sıçayım, seviyorum hala seni, sen varsın yatağımda
ama kendimle oyalanıyorum ben ve sana ne ki
diğer erkekler çok, çok daha üstünken

elindeki her şey
tüm ihtiyaçların
kim alıyor sigaralarını ve ayartıyor şirketi
gelip görmek için seni, tatlım

seni düşünürken ben, nasıl uyuyabiliyorsun sen
çevrendekiler dostun değiller, ayaklarını öpmek için ödenmişler
ama bilmiyorlar benim bildiklerimi ve neden endişelenmen gerektiğini
ben yokken oralarda

düşünürken seni dinlenmeksizin,
siktir, seviyorum hala seni, gördüğüm sensin yatakta
ama kendimi tatmin ediyorum ben ve ne takasın ki
ben yokken oralarda

elindeki her şey, asla kullanmayacağın
sahip oldukların, sana kanayarak boşalttığım ve hala kanadığım her şey memnun ol diye

düşünüyorum seni...

13 Şubat 2012 Pazartesi

faniler


dinle

vicdanın zincirlere vurur seni
taş çekiç ve çivilerle sürüklenir
delikler benim başkasının değil
dertler yas tutar silip süpürülmek için

ölmüş tanrının kanı lekeledi günahkarları yine
öldürülmüş tanrının kanı lekeledi ölü deriyi yine
yine ve yine, her yer yine..

tüm taşınırlar, tüm faniler
tüm taşınırlar, hep geçip giderler
tüm yer değişenler, tüm ölümlüler
tüm yer değişenler, hep geçip giderler

hiç büyümez nazikçe saklananlar
bronz bir güve ölür kolayca
bilinmez diğer zayıflara
kesik eller hiç tükenmiyor

kendi idrağımın amaçsız izi
delice bekler anlatmasını seslerin
herşeyi anlatacak bana seslerin

tüm taşınırlar, tüm geçiciler
tüm taşınırlar, hep geçip giderler
tüm vazgeçilebilenler, tüm ölümlüler
tüm vazgeçilebilenler, hep geçip giderler
tüm uzaklaştırılanlar, tüm süreksizler
tüm uzaklaştırılanlar, hep geçip giderler

12 Şubat 2012 Pazar

unutursun


dinle

tüm şehir uykudayken
sesler ölüp gitmiş
zırlamam dursun diye dolanıyorum etrafta
asla değiştirmeyecek fikrini çünkü o

kandırma kendini
tanıdığından beri kalp ağrındı
yüreğim katılaştı
ararken unutma arzumu
ah, unuttum onu şimdi sanırım

aşkı soluk bir gül ve ölüyor
yapraklarını ve tanımadığı erkekleri bırakarak ardında
hepsi ya şarap içindeler ondan önce
ya da gidecek yeri olmayan ayıklar

kandırma kendini
tanıdığından beri kalbini acıttı
yüreğim katılaştı
ararken bir şekilde unutma arzumu
oralarda bir yerlerde şu an

yaşlar dökülüyor gözlerimden unutmaya çalışırken
bir şakaydı aşkı tanıştığımız andan beri
tüm kelimeler, tüm erkekler
onca acım aklıma geldiğinde geçmiş
anımsarım güneşte parlarken saçlarını
yatağının kokusu farkındayım yaptığının
anlatırsın kendine tekrar tekrar, ihtiyacın yok ona bir daha
ama kandırma kendini
tanıdığından beri kalbini acıttı
yüreğim katılaştı
ararken bir şekilde unutma arzumu
oralarda bir yerlerde şu an

tanıdığım günden beri kalp ağrısıydı
yüreğim katılaştı
ararken bir şekilde unutma arzumu
oralarda bir yerlerde şu an, biliyorum

yıldızların ışığında


dinle

yıldızların ışığında öpüşüm sana
söz vercem senin ve sadece senin olmaya
memnun edeceğim ve
gözlerimde yitik bırakacağım seni
nereye gitcez ve ne yapcaz söyle
dediğim gibi önceden, göreceğiz
aynı kafada mıyız senle?

ölü gözler, ölmüş gözler, benim gibi misin sen de?
gözleri, açık deniz gibi sahipsizdi gözleri
sönük gözler, sönmüş gözler, benden misiniz?
baştan beri farkındaydık devam ettiğimizin
ait olmak için sadece

yıldızların tanıklığında tanıdım seni
ayrıcalıklı bir gerçek gibi sevgiyle dilenmiş
ömrüm bomboş, ömrüm gerçek dışı
hakkatten biliyor mu kimim ben?
hakkatten biliyor mu sonunda?

ve aynı kafada mıyız senle?
ölü gözler, ölmüş gözler, benim gibi misin sen de?
gözleri, açık deniz gibi sahipsizdi gözleri
sönük gözler, sönmüş gözler, benden misiniz?




10 Şubat 2012 Cuma

matem havası


dinle

gözüm açık mıydı senle bir an
şu yarı tutuşmuş dünyada.
korkuyorum inanmaya
denemeliyim ama
sendelersem, düşersem...

idrak ediyorum herşeyi bu matem havasında

gücüm var mıydı sormaya
pencerenin ötesinden,
bu korkuyu tek başıma duyuyorum
sahip olana dek
tamamen dürüstlüğe,
titrersem ya da düşersem...

farkındayım herşeyin bu matem havasında

bir an hissetsem senle
sakin hışırtıyı
başka şey için yalvarmam bu kadar
açığa çıkması hasretin,
tamamen dürüstlüğün.
ve dokunuşun üzerimde...

idrak ediyorum herşeyi bu matem havasında
farkındayım herşeyin bu matem havasında

6 Şubat 2012 Pazartesi

karanlıkta


dinle

tutamadın beni
düşürdün.
kalbim durdu ve başlattın yeniden
bilinçsizce titrerken
Bırak görsün gözlerim korkunun arzuya dönüştüğünü
sakla uzaklarda bir yerde
öpüşmeyi yasaklayanları
ve bize kalan masumiyet
karanlıkta yapılan şeyler

karanlıkken yapılan bazı işler
karanlıkken yapılan bazı işler

hatırlat bana
unuttur bana
aklımı yitirt
arzusuna kavuşsun diye beden
bırak haklı olsun inanç ve inkar için
kalbindeki boşluk ve düş kurmayı bırak bize sadece
karanlıkta yapılanlar hakkında

karanlıkken bazen yapılanlar
karanlıkken bazen yapılanlar

numara yapmamı sağla
beklenti içine sok beni
herşey gelir geçer
çile veya bela olmaksızın
Bırak ara versin hayat ve zaman
terk eder bedenimi kalıcı izlerle
solgun yaralar ve çizikler
tek bir etkisi bile yok ama
karanlıkta yapılanların

karanlıkta yapılanlar
karanlıkta yapılanlar

bırak ayartılmış olayım
bırak kopmuş olayım
ama düşüncelerim saf ve değil
ahlaken bozunmuş tavırlarda.
İzin ver de uyuyalım bu gece
rüyalarımızdaki masum yalanlara ve yüreğimizdeki sırlara
ateşten tutkularımızla
bilmeye ve yapmaya muhtaç
karanlıkta yapılan şeyleri

karanlıkken ortaya çıkanlar
karanlıkken ortaya çıkanlar

3 Şubat 2012 Cuma

çiçek


dinle

Kapa şu suratsız ışığı tanrım
gece olsun istiyorum
her gün üzerime parlıyor zaten.
Görmüyor musun anladığımı
olan bitenin anlamını,
öte tarafı düşünmek zor
dünya yanımdan geçip giderken
ve herkesin derdi sırtımdan geçinmekken.

Hoş, koca bir dünya burası
ve boktan bir önemsizim ben.
Hergün üzerime yağıyorlar
dolu fırtınasındaki çiçekler
dolu fırtınasındaki çiçekler
kuraklık gelsin diye yaşıyorum
boş verebilirdim o zaman onları
ama onların oyunu olurdu bu
fişimi çekmeye çalışıyor herkes benim

Dünyaya geldiğimde tokatı yedim
ve o gün bugündür tokatlanıyorum
Yarının kralı: çirkin ödlek
Gör bak, kazanacağım biliyorum.

Kapa şu suratsız ışığı tanrım
Görmek istemiyorum suratımı
her geçen gün ihanet ediyor bana.
Bilmez misin anladığımı
bilmez misin anladığımı
ne hakkında konuştuklarını,
ezip geçerlerse beni
bunu ödeyecekler günün birinde
fişimi çekmek isteyen herkes.

1 Şubat 2012 Çarşamba

bırakıp gel


dinle

gel
ayrıl gel
ayrıl da gel
ayrıl da gel ondan

cam küllüğün yanında
ufak naylon poşetin içinde
acı taştan bir derman var
esaslı bir mal.
gücendim hakikatlere ben ama
boktan bir kıvırtma olduğuna
ne anlatıyorsun ki bana
yeterince kıyak değil mi bu dünya?

inmek mi istediğin?
durağın mı burası senin?
üçkat süper jelibonlu sundae mi var elinde,
tepesinde lanet bir kiraz ile?
nasıl böyle cömert olabiliyorsun ki
harcayabilecek kadar
her ayık anını öfke ve can sıkıntısı ile

neden gelemezsin ki
sökül de gel
bırak onu ve gel
neden?

kollarımızı sallamazdık
bu tanımadık sokaklarda
dalmaya götürürdün beni
derin mavi sulağın içine
ama şimdi bulmaya çabalıyorsun her minik defineyi
hazzın her parlak kuruşunu
tatmin etmek her bencil emelini
geri yüzmeden önce yüzeye doğru

neden gelmiyorsun?
gelsen
bırakıp gelsen

sana göre hoşlanmıyorum artık ondan
ama asıl hoşlanmadığım ne biliyor musun,
ek tekerler koymak
bisikletinin arkasına
ve aşırılık
ya da öptüğümde seni tadın
tek başına bırakılmayı sevmiyorum
özlemem mi sanıyorsun seni güzelim

niye gelemiyorsun
gelsen
kurtulsan ondan
niye?

bin okyanus


dinle

döktüğüm gözyaşları
bin okyanus boyu,
karanlığın içinde yüzer gibiyim.
inancım yok tutabileceğime seni
uçmana engel olup
ve bin kez daha ağlarım
işe yarayacaksa
eve dönmen için
süzüle süzüle

farkındayım kuralların
ama bilirsin kaçacağımı
izleyeceğimi seni
tepeleri aşarak
güneşli araziler boyunca
peşinde olacağım.

ve bulursam seni
hatırlar mısın hala
trenlerde oynarken
ya da bu küçük mavi top
solup gidecek mi yalnızca
tepeleri aşarak
güneşli araziler boyunca
biliyorsun takip edeceğimi seni
farkındayım yasaların
ama bilirsin kaçacağımı
peşinde olacağımı

döktüğüm gözyaşları
bin okyanus boyu,
karanlığın içinde yüzer gibiyim.
inancım yok tutabileceğime seni
uçmana engel olup
ve bin kez daha ağlarım
işe yarayacaksa
eve dönmen için
süzüle süzüle
dönmen için
dönmen için

27 Ocak 2012 Cuma

ufaklık


dinle

neredeysen neden bilmek istemediğimi anlatcam sana
söylemesem öleceğim bir şakam var
fıçıdan aşağı bakıyor sessiz çocuk
gürültü çıkarmak için, azaltmaya çalıştığım
senden gizledim onu, ufaklık.

hayatında bir kayıp değilim artık
olamadım eksik puzzle parçan hiç
derler ki, allah sıkıntıları aşman için çıkarır karşına
şeytanı memnun etmeden
ve sevdiğinden vazgeçmeden önce

Kimse hakketmez bunu ama

İlk gördüğümde seni, biliyordum son olmadığını
dilediğimin yarısı bile değildim
öfkeliydim, sanmazdım geçip gideceğini sonsuza dek
ve kötü haberlerim vardı senin için, çünkü sadece
incitmek istememiştim seni asla

25 Ocak 2012 Çarşamba

çok tüttürdüm herhalde


dinle

sabah uyandım
saatime baktım
öğleni geçmişti
geciktim işe demek

söyle, söyle bana
nerede çuvalladım
bi işim de rast gitmiyor
çok tüttürdüm herhalde

biraz kahvaltı edeyim dedim
bi zıkkım kalmamış ama
duşa girdim
sudan da bir şey anlamadım

söyle, söyle bana
nerede çuvalladım
bi işim de rast gitmiyor
çok tüttürdüm herhalde

afyon koydum bacaya
başka yaşam mı var bana
bozuk rüyalardan kabuslar
şeytanı soktu aklıma

söyle, söyle bana
nerede çuvalladım
bi işim de rast gitmiyor
çok tüttürdüm herhalde

tüttürdüğümde
rafa kaldırırım dertlerimi
hiç uğruna yormam kafamı
görmek istemem kendimi

söyle, söyle bana
nerede çuvalladım
bi işim de rast gitmiyor
çok tüttürdüm herhalde

söylediğim bu ağıtta
alınacak bir ders var
etrafta tüttürme
tutuşmak istemediğin sürece

söyle, söyle bana
nerede çuvalladım
bi işim de rast gitmiyor
çok tüttürdüm herhalde

24 Ocak 2012 Salı

Cambaz


dinle

İnanma işittiğine,
gördüklerine.
Kapatsan gözlerini
karşında düşman.
İlk çarptığında gözüme
yanıyordu ruhun.
Ne oldu yüzüne
eriyor kar içinde
artık böyle işte

Ve yutabilirsin,
ya da tükür.
Fırlatabilirsin yukarı
ya da tıkan.
ve düşleyebilirsin
gürültülü hayaller.
Zamanın yaklaşıyor, biliyorsun
izin verme o zaman yere sermelerine seni

Hayır, anlamsız her şey
uyumsuz her şey.
Yumruklardın biliyorum
kime sallayacağını bilseydin.
Katılırdım ben de patırtıya
güvendiğim biri olsaydı aramızda.
Şarabıma ekmek katardım
katılacağım bir kilise olsaydı
ihtiyacım da var çünkü

Al bir fincan
doldur ağzına kadar
yavaşça iç.
Bırakamam seni,
cambaz olmalıyım
böyle konuşmak için
ve davranmak için
ve düşleyebilirsin
gürültülü hayaller
ve izin verme yere sermelerine seni

acıtıyor yavrum
(ne yapacaksak söylendi hepsi)
(etrafta yeni fikir yok ve her kitap okundu)

Cambaz olmalıyım
böyle konuşmak için
ve davranmak için
ve düşleyebilirsin
gürültülü hayaller
ve bulabilirsin
kendi çıkış yolunu
inşa edebilirsin.
ve arzulayabilirim
ve çağırabilirsin
bekleyemem ben.
Gizleyebilirsin
zapt edebilirsin
rüyalarda başlar
sorumluluklar
ve sevebilirim
aşık olabilirim
ve biliyorum ki yön değiştiriyor rüzgar.
İzin verme o zaman yere sermelerine seni

fil


dinle

ölmeliydi
bitmeliydi
yere serilmeliydi
üstünde herhangi biri

çivilenmiş bıraksan beni
daha kolay olur sataşmak
resmedemezsin bir fili
onun kadar işinde iyi

ve bir bebek gibi ağlar
ve delirtir beni
yalnızım son günlerde çünkü

neden yalan söylemek zorundaydın peki
koltuk değneğin değil miydim senin?
yastık kutundaki yastık
daha kolaydır dokunmak

günah işlediğini düşündüğünde
dizlerinin üstünde miydin?
oturuyor muydun resminin içinde?
unuttun mu soğuk rüzgarı yoksa?

ve yükselebilir, çağırsam onu
ve yere yapışabilir uslu uslu
yanıyorum son günlerde çünkü
neden azdırıyor ki beni?

anlamı ne bu şarkının? çığırmanın?
gittin çoktan, neye sadığım ki?
çıkarıp atabilirdim içimden ve yaşayabilirdim sensiz
ve hepsi senin için olurdu
sağlam durabilirdim
yalansa duymak istediğin, söyle bana
ölmeli çünkü bu

bitmeli artık
yere serilmeli, yere
başka biriyle üstünde

yapışık bırakabilirsin beni hem de
daha kolay olur sataşmak çünkü
ama mutlu edemezsin artık beni
benim kadar işimde iyi

bilirsin yani, bu da bir kandırmaca.

20 Ocak 2012 Cuma

Yataktan canlı canlı


dinle

Zorunda değil işe gitmek
ama istemiyor yatakta kalmak,
konforlu bir yerden
başka bir şeye dönüştü çünkü.
Bu yatak gördü her şeyi
başından sonuna dek,
sessiz şimdiyi
ve geçmişin güzel günleri.
On pounda mal olur sadece
yolun aşağısındaki dükkandan alacağın
ama yedi yıl önceydi bu
ve her şey çok farklıydı o zaman.
Başta dinlenmeye yoktu vakti,
yatak başı gürültü yapardı geceleri
Komşular şikâyete cesaret edemezdi,
her şey yolundaydı.
Şimdi gerek yok şikâyete
hiç ses yapmıyor artık.
Güzellik terk etti kasabayı
adını bile bilmezken o.
Şimdi her gece kederli bir oyun sahnelediği
ooh ah ah,
ters giden bir şey yok adında
ama biliyor ki
televizyona çıksa bu gösteri
kimse izlemezdi,
bu gece değil yedi yıl önce belki.

Şimdi gerek yok şikâyete
hiç ses yapmıyor artık.
Güzellik terk etti kasabayı
adını bile bilmezken o.
Zorunda değil işe gitmek
ama istemiyor yatakta kalmak,
konforlu bir yerden
başka bir şeye dönüştü çünkü

13 Ocak 2012 Cuma

hiç sahip olamadığım tek şey istediğim


dinle

Gözyaşlarının tadı damağımda hala
Sesin yankılanıyor çınlar gibi kulaklarımda
hakkındaki düşlerim kıyıya vuruyor hala
kafamın içinde sürtünerek uyumak istemeyene dek

Aklımdan çıkartıyorsun hepsini
Uzaklaştırıyorsun hepsini
tek şeye üzgünüm
korkutmaya başlıyorum kendimi
Aklımdan çıkartıyorsun hepsini
Uzaklaştırıyorsun hepsini
tek şey istedim
hiç sahip olamadığım tek şey istediğim

hep sendin nasılı gösteren bana
artık yapabildiklerimi beceremezdim geçmişte
ikiye ayırıyor beni bu şey
bir kalbim olsa gri olurdu rengi

gel anlat bana
Aklımdan çıkarıyorsun hepsini
Uzaklaştırıyorsun hepsini
tek şeye üzgünüm
korkutmaya başlıyorum kendimi
Aklımdan çıkartıyorsun hepsini
Uzaklaştırıyorsun hepsini
tek şey istedim
hiç sahip olamadığım tek şey istediğim

bir utanç gibi artık burada
farklı görünse de şimdi hep aynıydı, belli
nereye baksam sensin gördüğüm
eskiden olduğum kişiyi hatırlatan solmuş boktan bir anı

gel anlat bana
Aklımdan çıkartıyorsun hepsini
Uzaklaştırıyorsun hepsini
tek şeye üzgünüm
korkutmaya başlıyorum kendimi
Aklımdan çıkartıyorsun hepsini
Uzaklaştırıyorsun hepsini
tek şey istedim
hiç sahip olamadığım tek şey istediğim

6 Ocak 2012 Cuma

burada


dinle

Hazırdım zaferim için
ama hiç gelmez o
ve ben tek gülenim
kötü bile olsa şakalarına
ve hep kötüler
ama bu seferki kadar değil
Katıl bize duamıza
bekleyeceğiz
herşeyin bittiği burada

Ve tüm verimsizler grevdeler
boş bir tersanenin savunmasında terk ettiğin
Ve alnından dökülen yağmur
sisin kiralandığı yerde
görüş netse sadece
Harcayalım öyleyse
son çeyrek kıtamızı rastgele
Aşağıdaki outlete git bir kez daha
katıl bisiklet turuna

Onlar tek gülen miydi
kötü bile olsa şakalarına
ve hep kötüler
ama bu seferki kadar değil
Katıl bize duamıza
bekleyeceğiz
herşeyin bittiği burada

Ve tüm satılmamış ispanyol mumlar
harcandı buna
Ve bir dağın tepesine koşu
tiretir, parçalara ayırır, dökülür otoyola
Tahminim rastgele harcadı son çeyreğini
Sanırım elimden gelen bir tahmin
yapacağım, son tahmin
son kez, en iyisidir sonuncusu.





Işığa doğru


dinle

Aklıma gelmeyen yerler,
anlar ve günler, anlamsızlar bana
Eski resimlerden bakıyorum bazılarına
canlandırmıyorlar belleğimi

Uyanıp sabahları, dikmiyorum gözümü duvarlara bu aralar
Kutuları çıkartıp, boşaltmıyorum ortalığa
Eski resimlerden bakıyorum bazılarına
bir hiç artık bu yüzler bana

Işığa yolculuğum
Işığa yolculuğun
Yaptığım her şeyi
haklı çıkarabilirsin dersin ... ışığa doğru yolun
Çıkaramam onları, koyamam şu kederli eski çantalara
kaybetmek zorundasın bazılarını yol boyunca
zor zamanlarda ayıklarım onları ancak, dilerim geri dönmeyi
iyi zamanlarda memnun olursun kaçıp gittiğine

Hatırlıyor musun, ne çok sevdiğini beni?
Şu eski kalın kafanda yer yok derdin
acı ve vicdan ve anılarla gelir işte
almam gerekseydi onları kalkamazdım yatağımdan
Çatıda bir çatlak var yağmurun damladığı
oturmak istediğin yer de tam aşağısı
Bilirim saatlerce oradayım, yüzüm(n)den akıp gidiyor su
sahiden de düşündün mü saklayabileceğini tüm bu kaynağı?

Yok ama benim yolum ışığa
seninki değil
Yaptığım her şey
yalandı sadece, ışığa gitmiyorsun sen.

Işığa gidiyorum ben
hayır, sen değil
Işığa doğru yolum
yok, yok değil
Yolculuğum ışığa
gitmiyorsun ışığa sen.

3 Ocak 2012 Salı

komik değil bu şaka artık


dinle

Çek arabanı yolun kenarına,
Bilmeliydin
zaman boğacaktı seni
ben de tabi.
Güldüğünde insanlara
yalnız hisseden kendini,
tek arzuları ölmek onların.
Korkarım gülümsetmiyor beni
gülebilseydim keşke.

Ama komik değil bu şaka artık
çok yakın yuvama
ve çok yakın kemiğe
çok yakın yuvama
ve çok yakın kemiğe.
Bilebileceğinden çok daha fazla...

düşene bir tekme
düşene bir tekme
düşene bir tekme de senden
düşene bir tekme
düşene bir tekme de senden
düşene bir tekme
düşene bir tekme de senden
düşene bir tekme

Eve sürdüğümde karanlıktı
ve soğuk deri koltukta
dank etti kafama.
Ölebilirdim bir gülümsemeyle
her şeyden sonra suratımda.

Başına geldiğini gördüm
başkalarının da
ve şimdi benim başımda


başına geldiğini gördüm
başkalarının da
ve şimdi benim başımda


başına geldiğini gördüm
başkalarının da
ve şimdi benim başımda


başına geldiğini gördüm
başkalarının da
ve şimdi benim başımda
off...

başına geldiğini gördüm
başkalarının da
of...
ve şimdi benim başımda
benim başımda
benim başımda
benim başımda
benim başımda

başına geldiğini gördüm
başkalarının da
of...
ve şimdi, şimdi, şimdi benim başımda
benim başımda
benim başımda
benim başımda
benim başımda
off... şu an, şu an


başına geldiğini gördüm
başkalarının da
of...
ve şimdi benim başımda
benim başımda
of
benim başımda
benim başımda
benim başımda

başına geldiğini gördüm
başkalarının da
of...
ve şimdi, şimdi, şimdi benim başımda
benim başımda
benim, benim
benim başımda