IV – Niyet
“Biliyorsun,
ben onun yüzüne karşı söylemiştim.”
“Ne
demiştin, ağbi?”
“İlla mini
etek mi giymemiz gerekiyor ilgilenmen için, demiştim. Aylarca peşinden koştum işimi halletsin diye. Ama adamın derdi başka. Aklı fikri orasında,
umursadığı yok ki dertlerimizi.”
“Doğru
söylüyorsun.”
“Haklıyım
tabi, onun ne mal olduğunu bilmeyen mi var şirkette. Geçenlerde alt kattaki Melahat Hanım'a beraber
evine gitmeyi teklif ettiğini duymayan kalmadı. Ondan önce de stajyerin birine
telefonunu vermiş. Kız iki gün ağlamış, ailesi duyunca işe göndermemişler kızı
bir daha. Dava açmadıklarına dua etsin. Zaafı var adamın, tedavi edilmeli.”
“Bazen bana
bile bakışlarından tedirgin oluyorum.”
“Sen işine
yaramazsın. Adamın derdi başka. Zamanında yapamadıklarının peşinde. Gençken
kesin kimse yüz vermiyordu buna, şimdi bir şey olduğunu sanıyor ya, gücünü kullanmak istiyor. Başımıza herkesi
müdür yaparlarsa olacağı bu.”
“Bırak Allah
aşkına, onun müdürlüğünden ne olacak, takan mı var. Sen olsaydın başka, senin
adın yeterdi. Müdürlük unvanla bitmiyor, içini dolduramadıktan sonra…”
“Deli miyim
müdür olacağım, kelle koltukta çalışacağıma evime gider işime gelirim. Bu
kadar.”
“Ama sonra
da böyleleri başımıza geliyor, yediğimizi burnumuzdan getiriyor.”
“Oğlum,
biraz sabır. Onun da zamanı gelecek elbet. Yavaş yavaş kuruyorum ben sehpayı.
Yakında ipi çekilecek. Şu iznimi versin hele, döndükten sonra bakacağız
çaresine.”
“Yapma ya,
korkulur valla senden. Desene yakında terfin hazır.”
“Sadece terfi mi, alt kattaki yavruları ona kaptıracağımı mı sanıyorsun?”
“Ne diyeyim,
yamansın ağbi. Gel yukarıda sana bir yemek ısmarlayayım?”
“Yok oğlum,
niyetliyim ben.”
“Ha, tamam o zaman.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder